pattern

Temel 1 - Fiziksel Özellikler

Burada, "kıvırcık", "büyümek" ve "yakışıklı" gibi fiziksel özelliklerle ilgili bazı İngilizce kelimeler öğreneceksiniz, ilköğretim seviyesindeki öğrenciler için hazırlanmıştır.

review-disable

Gözden Geçir

flashcard-disable

Flash kartlar

spelling-disable

Yazım

quiz-disable

Quiz

Öğrenmeye başla
Elementary 1
attractive
[sıfat]

having features or characteristics that are pleasing

alımlı, çekici, hoş

alımlı, çekici, hoş

Ex: The professor is not only knowledgeable but also has an attractive way of presenting complex ideas .Profesör sadece bilgili değil, aynı zamanda karmaşık fikirleri sunmanın **çekici** bir yoluna sahip.
good-looking
[sıfat]

possessing an attractive and pleasing appearance

iyi görünümlü

iyi görünümlü

Ex: The new actor in the movie is very good-looking, and many people admire his appearance .Filmdeki yeni aktör çok **yakışıklı**, ve birçok insan görünüşüne hayran.
handsome
[sıfat]

(of a man) having an attractive face and body

yakışıklı

yakışıklı

Ex: The handsome professor had a warm smile that made students feel at ease .**Yakışıklı** profesörün sıcak bir gülümsemesi vardı ve bu öğrencilerin kendilerini rahat hissetmelerini sağlıyordu.
pretty
[sıfat]

visually pleasing in a charming way

güzel

güzel

Ex: With her pretty eyes and friendly manner , she makes friends easily .**Güzel** gözleri ve dostane tavrıyla kolayca arkadaş edinir.
curly
[sıfat]

(of hair) having a spiral-like pattern

kıvırcık

kıvırcık

Ex: The baby 's curly hair was adorable and attracted lots of attention .Bebeğin **kıvırcık** saçları çok sevimliydi ve çok ilgi çekiyordu.
fit
[sıfat]

healthy and strong, especially due to regular physical exercise or balanced diet

formda, sağlıklı

formda, sağlıklı

Ex: She follows a balanced diet , and her doctor says she 's very fit.O dengeli bir diyet uyguluyor ve doktoru onun çok **formda** olduğunu söylüyor.
to brush
[fiil]

to use a tool to arrange or tidy up your hair

saç taramak

saç taramak

Ex: The stylist brushes the client 's hair to achieve the desired style .Kuaför, istenen tarzı elde etmek için müşterinin saçlarını **fırçalar**.
to look
[fiil]

to have a particular appearance or give a particular impression

görünmek

görünmek

Ex: The children looked happy playing in the park .Çocuklar parkta oynarken mutlu **görünüyordu**.

to give details about someone or something to say what they are like

betimlemek

betimlemek

Ex: The scientist used graphs and charts to describe the research findings .Bilim insanı, araştırma bulgularını **tanımlamak** için grafikler ve tablolar kullandı.
to hide
[fiil]

to keep something in a secret place, preventing it from being seen

gizlemek, saklamak

gizlemek, saklamak

Ex: She tried to hide her surprise when she received the unexpected gift .Beklenmedik hediyeyi aldığında sürprizini **saklamaya** çalıştı.
similar
[sıfat]

(of two or more things) having qualities in common that are not exactly the same

benzer, aynı

benzer, aynı

Ex: The two sisters had similar hairstyles , both wearing their hair in braids .İki kız kardeşin saç stilleri **benzerdi**, ikisi de saçlarını örgülü yapmıştı.
to grow
[fiil]

to get larger and taller and become an adult over time

büyümek

büyümek

Ex: As they grow, puppies require a lot of care and attention .**Büyüdükçe**, yavrular çok fazla bakım ve ilgi gerektirir.
Temel 1
LanGeek
LanGeek uygulamasını indir