pattern

Kitap Insight - İleri - Ünite 8 - 8A

Burada, Insight Advanced ders kitabının 8. Ünite - 8A'dan "tuzak", "tıkalı", "üstesinden gelmek" gibi kelimeleri bulacaksınız.

review-disable

Gözden Geçir

flashcard-disable

Flash kartlar

spelling-disable

Yazım

quiz-disable

Quiz

Öğrenmeye başla
Insight - Advanced
stand-alone
[sıfat]

capable of operating independently or functioning without the need for additional support or connection

bağımsız

bağımsız

Ex: The new module can operate as a stand-alone unit or be integrated into the system .Yeni modül, **bağımsız** bir birim olarak çalışabilir veya sisteme entegre edilebilir.

an area where construction activities take place, involving the creation or renovation of structures

şantiye

şantiye

Ex: Construction on the new office building began at the building site last month .Yeni ofis binasının inşaatı geçen ay **inşaat sahasında** başladı.
slum
[isim]

(often plural) a very poor and overpopulated area of a city or town in which the houses are not in good condition

gecekondu

gecekondu

Ex: The government is implementing programs to improve living conditions in slums.Hükümet, **gecekondu** mahallelerindeki yaşam koşullarını iyileştirmek için programlar uyguluyor.
tenement
[isim]

a large building consisting of several apartments, particularly in a poor neighborhood

çok kiracılı ucuz apartman, şehrin yoksul bölgelerinde bir çok ailenin yaşayabileceği dairelerin bulunduğu büyük bina

çok kiracılı ucuz apartman, şehrin yoksul bölgelerinde bir çok ailenin yaşayabileceği dairelerin bulunduğu büyük bina

Ex: Urban renewal projects aimed to revitalize the tenement neighborhoods, preserving their historic charm while modernizing infrastructure and creating more livable spaces for residents.Kentsel yenileme projeleri, **gecekondu** mahallelerini canlandırmayı, tarihi çekiciliklerini korurken altyapıyı modernleştirmeyi ve sakinler için daha yaşanabilir alanlar yaratmayı hedefliyordu.
congested
[sıfat]

(of a place) filled with many people, vehicles, or objects, leading to difficulties in movement

tıkalı, kalabalık

tıkalı, kalabalık

Ex: The congested train platform was crowded with commuters waiting for the next train .**Kalabalık** tren peronu, bir sonraki treni bekleyen yolcularla doluydu.

a road, street, or passage that provides a direct route or passage for vehicles, pedestrians, or both

ana cadde, işlek cadde

ana cadde, işlek cadde

Ex: They live just off the main thoroughfare, so it 's easy for them to get around .Ana **caddenin** hemen yanında yaşıyorlar, bu yüzden etrafta dolaşmaları kolay.
urban
[sıfat]

addressing the structures, functions, or issues of cities and their populations

şehirsel

şehirsel

Ex: Urban policy reforms aim to reduce traffic congestion in major cities .**Kentsel** politika reformları, büyük şehirlerdeki trafik sıkışıklığını azaltmayı hedefliyor.

the basic physical structures and systems that support and enable the functioning of a society or organization, such as roads and bridges

altyapı

altyapı

Ex: The earthquake damaged critical infrastructure, leaving thousands without electricity or clean water .Deprem, kritik **altyapıyı** hasara uğrattı ve binlerce kişiyi elektriksiz veya temiz su olmadan bıraktı.

a system of pipes and facilities that collect and process dirty water and waste from buildings and house

kanalizasyon sistemi

kanalizasyon sistemi

Ex: Modern sewage systems incorporate advanced technology for waste treatment .Modern **kanalizasyon sistemleri**, atık arıtımı için gelişmiş teknoloji içerir.
dweller
[isim]

a person or animal that resides in a particular place or habitat

oturan

oturan

Ex: Mountain dwellers have adapted to the high altitude and rugged terrain .Dağ **sakinleri**, yüksek irtifaya ve engebeli araziye uyum sağlamışlardır.
plight
[isim]

an unpleasant, sad, or difficult situation

kötü durum

kötü durum

crisis
[isim]

a period of serious difficulty or danger that requires immediate action

kriz, bunalım

kriz, bunalım

Ex: Mental health services play a crucial role in providing support to individuals experiencing crisis, offering counseling , therapy , and intervention when needed .Ruh sağlığı hizmetleri, **kriz** yaşayan bireylere destek sağlamada, danışmanlık, terapi ve gerektiğinde müdahale sunmada çok önemli bir rol oynar.
pitfall
[isim]

an unexpected or hidden difficulty or danger

beklenmedik tehlike

beklenmedik tehlike

Ex: The travel blog highlighted the pitfalls of vacationing in remote areas .Seyahat blogu, uzak bölgelerde tatil yapmanın **tuzaklarını** vurguladı.
remedy
[isim]

a means of correcting or eliminating a problem, harm, or undesirable situation

çıkar yol, çözüm

çıkar yol, çözüm

Ex: Meditation became a daily remedy for her anxiety and sleepless nights .Meditasyon, onun kaygısı ve uykusuz geceleri için günlük bir **çare** haline geldi.
quick fix
[isim]

an immediate solution that offers temporary relief or improvement to a problem without addressing the root cause

kestirme çözüm

kestirme çözüm

Ex: Rather than seeking a quick fix for stress , it 's beneficial to establish long-term strategies for managing stress in a healthy way .Stres için **hızlı bir çözüm** aramak yerine, stresi sağlıklı bir şekilde yönetmek için uzun vadeli stratejiler oluşturmak faydalıdır.
panacea
[isim]

a comprehensive solution that is believed to tackle every issue

her derde deva olan çare

her derde deva olan çare

to tackle
[fiil]

to try to deal with a difficult problem or situation in a determined manner

çaresine bakmak, hemen ilgilenmek

çaresine bakmak, hemen ilgilenmek

Ex: Governments worldwide are tackling climate change through various initiatives .Dünya çapında hükümetler, çeşitli girişimlerle iklim değişikliğini **ele alıyor**.

to help ease mental or physical pain

acıyı dindirmek

acıyı dindirmek

Ex: Massaging the scalp can alleviate headaches caused by tension .Saç derisine masaj yapmak, gerginlikten kaynaklanan baş ağrılarını **hafifletebilir**.

to find a way to solve a disagreement or issue

çözmek

çözmek

Ex: Negotiators strive to resolve disputes by finding mutually agreeable solutions .Müzakereciler, karşılıklı olarak kabul edilebilir çözümler bularak anlaşmazlıkları **çözmeye** çalışır.
Kitap Insight - İleri
LanGeek
LanGeek uygulamasını indir