recently invented, made, etc.
yeni
Yeni yazılım güncellemesi, daha önce görülmemiş birkaç yenilikçi özellik içeriyor.
Burada, Face2Face Elementary ders kitabının Ünite 2 - 2A'daki kelimeleri bulacaksınız, "yeni", "ucuz", "erken" gibi.
Gözden Geçir
Flash kartlar
Yazım
Quiz
recently invented, made, etc.
yeni
Yeni yazılım güncellemesi, daha önce görülmemiş birkaç yenilikçi özellik içeriyor.
of a particular age
yaşında
O elli yaşında ve hala maraton koşuyor.
having a quality that is satisfying
iyi
Onun iyi bir hafızası var ve detayları kolayca hatırlayabilir.
having a quality that is not satisfying
kötü
Film kötüydü ve izlemesi keyifli değildi.
having a low price
ucuz
Tatili için ucuz bir uçuş teklifi buldu.
having a high price
pahalı
Babasına hediye olarak pahalı bir saat aldı.
extremely pleasing to the mind or senses
güzel
Kız kardeşinin güzel bir portresini yaptı.
not pleasant to the mind or senses
çirkin
Bu kadar kaba olma, birine çirkin demek hoş değil.
needing little skill or effort to do or understand
kolay
Makarna pişirmek kolaydır; sadece su kaynatıp makarnayı eklemeniz yeterli.
needing a lot of work or skill to do, understand, or deal with
zor
Matematiksel prensipleri iyi anlamadan karmaşık matematik denklemlerini çözmek zor olabilir.
above average in size or extent
büyük
Büyük bir evde yaşıyorlar.
below average in physical size
küçük
Taşınması kolay küçük bir sırt çantası vardı.
happening or done before the usual or scheduled time
erkenden
Kalabalıktan kaçınmak için erken bir uçuş yakaladılar.
doing or happening after the time that is usual or expected
geç
Paketin geç teslim edilmesi alıcıyı zor durumda bıraktı.
having a high speed when doing something, especially moving
hızlı
Acil durumlara hızlı bir tepkisi vardı.
moving, happening, or being done at a speed that is low
yavaş
Onun yavaş bir bilgisayarı vardı ve açılması uzun sürüyordu.
still in the earlier stages of life
genç
Onun yürümeyi öğrenen genç bir kardeşi var.
living in the later stages of life
yaşlı
O, yaşlı olmanın getirdiği bilgelik ve deneyimi değerli buldu.
(of a person) correct or justified in a situation or decision
doğru
Toplantının saat 3'te olması konusunda haklısın.
not based on facts or the truth
yanlış
Yanlış yönleri takip etti ve kayboldu.
providing pleasure and enjoyment
hoş
Restoran, taze malzemelerle güzel bir yemek servis etti.
exceptionally large in degree or amount
çok büyük
Fırtına, sahil kasabasına büyük zarar verdi.
having a lot of value
önemli
Su tasarrufu, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı için önemlidir.
liked or preferred the most among the rest that are from the same category
favori
Onun favori hobisi boş zamanlarında gitar çalmaktır.