pattern

Günlük Yaşam - Shopping & Consumer Culture

Here you will find slang for shopping and consumer culture, covering terms for buying, trends, and the language of retail and consumer behavior.

review-disable

Gözden Geçir

flashcard-disable

Flash kartlar

spelling-disable

Yazım

quiz-disable

Quiz

Öğrenmeye başla
Daily Life
to cop
[fiil]

to buy or obtain something, often clothing or merchandise

almak, kapmak

almak, kapmak

Ex: I need to cop a new pair of jeans for the party.Parti için yeni bir kot pantolon **kapmam** gerekiyor.
girl math
[isim]

the practice of rationalizing spending as justified, minimal, or harmless

kız matematiği, kız hesabı

kız matematiği, kız hesabı

Ex: Girl math explains why she keeps adding things to her cart.**Girl math**, neden sürekli alışveriş sepetine yeni şeyler eklediğini açıklıyor.
dupe
[isim]

a cheaper or imitation version of a designer or high-end product

bir taklit, bir ucuz kopya

bir taklit, bir ucuz kopya

Ex: He bought a dupe instead of the pricey original.Pahalı orijinal yerine bir **taklit** aldı.
haul
[isim]

a collection of recent purchases, often shared in videos or on social media

alışveriş koleksiyonu, alışveriş ganimeti

alışveriş koleksiyonu, alışveriş ganimeti

Ex: He shared his gadget haul from the tech store.Teknoloji mağazasından aldığı gadget **ganimetini** paylaştı.

a shopping trip focused on hunting for deals, bargains, or rare items

alışveriş safarisi, kelepir avı

alışveriş safarisi, kelepir avı

Ex: I need a retail safari to restock my wardrobe for fall.Sonbahar için gardırobumu yenilemek için bir **perakende safari**'ye ihtiyacım var.

a purchase made spontaneously or on a whim, without prior planning

dürtüsel alışveriş, ani satın alma

dürtüsel alışveriş, ani satın alma

Ex: They joked about my impulse buy of the limited-edition sneakers.Sınırlı sayıdaki ayakkabıların **dürtüsel alışverişim** hakkında şaka yaptılar.
looky-loo
[isim]

someone who browses, observes, or inspects without intending to buy

meraklı, seyirci

meraklı, seyirci

Ex: The market was full of looky-loos on Saturday.Pazar cumartesi günü **meraklı bakışlılar** ile doluydu.

to go shopping, often for clothing, sometimes implying a shopping spree

Ex: He popped tags online and spent way more than planned.

the practice of buying thrifted clothing and reselling or upcycling it to increase its value or style

ikinci el giyim yenileme, ikinci el giyim değer artırma

ikinci el giyim yenileme, ikinci el giyim değer artırma

Ex: Their weekend hobby of thrift flipping turned into a small business.Onların hafta sonu hobisi olan **ikinci el kıyafetleri yeniden değerlendirme** küçük bir işletmeye dönüştü.

the act of shopping to improve one's mood or alleviate stress

alışveriş terapisi, terapötik alışveriş

alışveriş terapisi, terapötik alışveriş

Ex: Retailers often capitalize on the idea of retail therapy by promoting special sales or offers designed to encourage consumers to shop for pleasure rather than necessity .Perakendeciler, tüketicileri ihtiyaçtan ziyade zevk için alışveriş yapmaya teşvik etmek üzere tasarlanmış özel satışlar veya tekliflerle **perakende terapisi** fikrinden sık sık yararlanır.

to engage in excessive shopping, often until physically exhausted

Ex: Black Friday is the perfect time to shop till you drop.

to store or preserve clothing or sneakers in their original packaging for future use or resale

orijinal paketinde saklamak, yeni durumda muhafaza etmek

orijinal paketinde saklamak, yeni durumda muhafaza etmek

Ex: They deadstocked the collection before the hype grew.Onlar hype büyümeden önce koleksiyonu **deadstockladılar**.
Günlük Yaşam
LanGeek
LanGeek uygulamasını indir