Cambridge English: CAE (C1 Advanced) - Enerji, Kaynaklar ve Çevre Etkinlikleri

Gözden Geçir

Flash kartlar

Yazım

Quiz

Öğrenmeye başla

pylon

[isim]

a tall metal structure used for carrying high-voltage power lines above the ground

elektrik direği

Ex: The power company erected additional pylons to meet growing electricity demands in the region .Enerji şirketi, bölgede artan elektrik talebini karşılamak için ek **direkler** dikti.

Kapat

Giriş yap

reactor

[isim]

a large machine or structure used for producing nuclear energy

reaktör

Ex: Scientists are researching advanced reactor designs for cleaner and more efficient energy production .Bilim insanları, daha temiz ve daha verimli enerji üretimi için gelişmiş **reaktör** tasarımları üzerinde araştırma yapıyor.

Kapat

Giriş yap

hydroelectricity

[isim]

electricity that is produced from the power of water

hidroelektrik

Ex: Hydroelectricity is considered a clean energy alternative to fossil fuels because it produces minimal greenhouse gas emissions.**Hidroelektrik**, fosil yakıtlara temiz bir enerji alternatifi olarak kabul edilir çünkü minimum sera gazı emisyonu üretir.

Kapat

Giriş yap

solar cell

[isim]

a device that converts the energy of the sun into electricity

güneş pili

Ex: Installing solar cells on rooftops can reduce dependence on fossil fuels and lower electricity bills .Çatılara **güneş hücreleri** kurmak, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltabilir ve elektrik faturalarını düşürebilir.

Kapat

Giriş yap

wildfire

[isim]

a large fire that spreads fast and causes much destruction

orman yangını

Ex: Aerial firefighting efforts were deployed to suppress the wildfire from spreading further .Hava yangın söndürme çabaları, **orman yangınının** daha fazla yayılmasını engellemek için devreye sokuldu.

Kapat

Giriş yap

tidal wave

[isim]

a sudden rise of seawater onto the shore driven primarily by strong onshore winds, often compounding the normal tidal cycle

gelgit dalgası

Ex: The force of a tidal wave can cause widespread destruction to infrastructure and natural habitats along coastlines .Marinanın iskeleleri, amansız bahar fırtınalarının körüklediği bir **dalga** koyu su altında bıraktıktan sonra sürüklenip gitti.

Kapat

Giriş yap

oil rig

[isim]

a large facility used for drilling oil or gas from underground or under the sea

petrol kulesi

Ex: The oil rig was damaged during the storm , causing an oil spill into the ocean .**Petrol platformu** fırtına sırasında hasar gördü ve okyanusa petrol sızıntısına neden oldu.

Kapat

Giriş yap

typhoon

[isim]

a tropical storm with violent winds moving in a circle that form over the western Pacific Ocean

tayfun

Ex: Preparation for typhoons includes securing loose objects and stocking up on emergency supplies like food and water .**Tayfun**lara hazırlık, gevşek nesnelerin sabitlenmesini ve yiyecek ve su gibi acil durum malzemelerinin stoklanmasını içerir.

Kapat

Giriş yap

ice cap

[isim]

the thick coating of ice that covers a large area, mostly in polar regions

buz tabakası

Ex: The Arctic icecap is shrinking at an alarming rate.Arktik **buz tabakası** alarm verici bir hızla küçülüyor.

Kapat

Giriş yap

iceberg

[isim]

a very large floating piece of ice

buz dağı

Ex: The expedition team carefully navigated their ship around the towering iceberg.Keşif ekibi, gemilerini yükselen **buzdağı** etrafında dikkatlice yönlendirdi.

Kapat

Giriş yap

El Nino

[isim]

a recurring climate pattern in the tropical Pacific Ocean characterized by above-average sea surface temperatures in the central and eastern regions, caused by weakened easterly trade winds and leading to significant global weather, ecological, and economic impacts

El Niño, El Niño olayı

Ex: Scientists track sea surface temperatures to detect the onset of El Niño.Bilim insanları, **El Niño**'nun başlangıcını tespit etmek için deniz yüzeyi sıcaklıklarını takip eder.

Kapat

Giriş yap

La Nina

[isim]

a recurring climate pattern in the Pacific Ocean characterized by below-average sea surface temperatures in the central and eastern tropical Pacific, driven by stronger-than-normal easterly trade winds and influencing global weather patterns

La Niña, La Niña (iklim olayı)

Ex: Urban planners in California grappled with water shortages when La Niña suppressed winter precipitation.Kaliforniya'daki şehir planlamacıları, **La Niña** kış yağışlarını bastırdığında su kıtlığıyla mücadele etti.

Kapat

Giriş yap

heat wave

[isim]

a period of hot weather, usually hotter and longer than before

sıcak hava dalgası

Ex: During a heat wave, it ’s important to check on elderly neighbors who may be more vulnerable to extreme temperatures .Bir **sıcak hava dalgası** sırasında, aşırı sıcaklara karşı daha savunmasız olabilecek yaşlı komşuları kontrol etmek önemlidir.

Kapat

Giriş yap

high tide

[isim]

the highest point of the ocean's water level caused by the gravitational pull of the moon and sun

yüksek gelgit, yüksek med

Ex: Engineers calculate the highest potential high tide when designing seawalls to protect against storm surges .Mühendisler, fırtına dalgalarına karşı koruma sağlamak için deniz duvarları tasarlarken en yüksek potansiyel **yüksek gelgit**'i hesaplar.

Kapat

Giriş yap

humidity

[isim]

the amount of moisture present in the air

rutubet

Ex: The weather forecast predicted increasing humidity throughout the week , leading to a muggy atmosphere .Hava tahmini, hafta boyunca artan **nem** öngördü ve bunun sonucunda bunaltıcı bir atmosfer oluştu.

Kapat

Giriş yap

long-range forecast

[ifade]

a weather prediction covering weeks, months, or years ahead

Ex: Investors analyze long-range forecasts to adjust financial strategies.

Kapat

Giriş yap

torrential

[sıfat]

(of rain) exceptionally heavy, often leading to flooding and drenched landscapes

sel gibi, şiddetli

Ex: Hikers took shelter under a rocky overhang as the sky unleashed torrential rain .Gökyüzü **şiddetli** yağmur yağdırırken yürüyüşçüler kayalık bir çıkıntının altına sığındı.

Kapat

Giriş yap

haze

[isim]

a suspension of fine particles, such as dust, smoke, or moisture, in the air, causing reduced visibility

pus, sis

Ex: The city woke up to a haze of humidity , causing a dewy layer on surfaces throughout the neighborhood .Şehir, mahalle boyunca yüzeylerde çiy tabakasına neden olan bir nem **pusu** ile uyandı.

Kapat

Giriş yap

Cambridge English: CAE (C1 Advanced)

LanGeek uygulamasını indir