pattern

Eğlence, Medya ve Dijital Kültür - Trends & Cultural Spaces

Here you will find slang related to trends and cultural spaces, highlighting popular movements, styles, and social scenes.

review-disable

Gözden Geçir

flashcard-disable

Flash kartlar

spelling-disable

Yazım

quiz-disable

Quiz

Öğrenmeye başla
Entertainment, Media & Digital Culture
-core
[Sonek]

used to indicate a style, aesthetic, or vibe linked to a subculture or trend

-core, -çekirdek

-core, -çekirdek

Ex: My feed is leaning cottagecore with flowers and soft colors.Akışım çiçekler ve yumuşak renklerle **cottagecore** tarzına yöneliyor.
corecore
[isim]

a chaotic, over-the-top mashup of aesthetics or vibes

estetiklerin veya vibe'ların kaotik ve abartılı bir karışımı, tarzların veya hislerin düzensiz ve aşırı bir birleşimi

estetiklerin veya vibe'ların kaotik ve abartılı bir karışımı, tarzların veya hislerin düzensiz ve aşırı bir birleşimi

Ex: This edit feels very corecore, like sensory overload.Bu düzenleme çok **corecore** gibi geliyor, duyusal aşırı yüklenme gibi.
era
[isim]

a phase in life or culture marked by specific interests, priorities, or trends

dönem, çağ

dönem, çağ

Ex: She's in her Taylor Swift era and won't stop listening.O, Taylor Swift **dönemi**nde ve dinlemeyi bırakmıyor.

online communities focused on men's issues, often discussing masculinity, dating, or gender politics

manosfer, erkek alanı

manosfer, erkek alanı

Ex: His views are heavily influenced by the manosphere.Görüşleri, **manosfer** tarafından ağırlıklı olarak etkilenmiştir.
nerdvana
[isim]

a state or place of ultimate enjoyment for nerds

inekler için nihai zevk durumu veya yeri, inekler için cennet

inekler için nihai zevk durumu veya yeri, inekler için cennet

Ex: Finding that rare figure put me in nerdvana.O nadir figürü bulmak beni **nerdvana** durumuna soktu.

a mental filter that makes past experiences or things seem better than they actually were

nostalji gözlüğü, nostalji filtresi

nostalji gözlüğü, nostalji filtresi

Ex: She admitted her fondness was just nostalgia goggles.O, sevgisinin sadece **nostalji gözlükleri** olduğunu itiraf etti.

a period of confidence, fun, and self-expression, often during summer

ateşli kız yazı, kendinden emin kız yazı

ateşli kız yazı, kendinden emin kız yazı

Ex: I'm in my hot girl summer and loving it.**Sıcak kız yazı**mdaki dönemimdeyim ve bayılıyorum.

a period of self-confidence, independence, or embracing one's attractiveness and charisma

ateşli kız çağı, seksi kız dönemi

ateşli kız çağı, seksi kız dönemi

Ex: Her Instagram screams hot girl era.Onun Instagram'ı **seksi kız dönemi**ni haykırıyor.

the period in autumn around Halloween, associated with spooky decorations, costumes, and themes

ürkütücü mevsim, korku dönemi

ürkütücü mevsim, korku dönemi

Ex: We binge horror movies every year during spooky season.Her yıl **ürkütücü sezon** boyunca korku filmlerini bingeleriz.

a key life moment or experience, often relatable, that shapes a person's story or identity

kanonik olay, kilit an

kanonik olay, kilit an

Ex: Meeting my best friend was a canon event.En iyi arkadaşımla tanışmak bir **kanonik olay**dı.
Eğlence, Medya ve Dijital Kültür
LanGeek
LanGeek uygulamasını indir