pattern

Eğlence, Medya ve Dijital Kültür - Music & Hits

Here you will find slang for music and hits, covering terms for popular songs, music culture, and the buzz around chart-toppers.

review-disable

Gözden Geçir

flashcard-disable

Flash kartlar

spelling-disable

Yazım

quiz-disable

Quiz

Öğrenmeye başla
Entertainment, Media & Digital Culture
jam
[isim]

a favorite or enjoyable song

favori şarkı, gözde parça

favori şarkı, gözde parça

Ex: That classic tune is a real jam.O klasik melodi gerçek bir **hit**.
to slap
[fiil]

to be excellent or highly enjoyable, especially referring to music

patlatmak, vurmak

patlatmak, vurmak

Ex: His guitar riff slaps in the chorus.Onun gitar rif'i nakaratta **slap**.

to relax and lose oneself in music, enjoying the rhythm or mood

müzikle rahatlamak, müziğin akışına kapılmak

müzikle rahatlamak, müziğin akışına kapılmak

Ex: He vibed out at the concert, totally lost in the music.Konserde **rahatladı**, müziğe tamamen kaptırmıştı.
bop
[isim]

a song that is very catchy and enjoyable

bir hit, bir şarkı

bir hit, bir şarkı

Ex: Every time that song comes on , it 's a bop.O şarkı her çaldığında, bir **hit** oluyor.
banger
[isim]

a song that is extremely good, high-energy, or impressive

bir şarkı bombası, bir hit parça

bir şarkı bombası, bir hit parça

Ex: Their latest single is a real banger.Onların son teklisi gerçek bir **hit**.
no-skip
[isim]

an album in which every track is enjoyable

atlanılmayan albüm, tüm şarkıları dinlenebilir albüm

atlanılmayan albüm, tüm şarkıları dinlenebilir albüm

Ex: Every track makes this record a no-skip.Her parça bu kaydı bir **atlamasız** yapıyor.

a song, show, or piece of media widely recognized as guaranteed to succeed or be popular

garantili hit, kesin başarı

garantili hit, kesin başarı

Ex: That performance is a certified hit with the fans.Bu performans hayranlar arasında **sertifikalı bir hit**dir.
earworm
[isim]

a song or melody that gets stuck in your head and is difficult to forget

kulak kurdu, akıldan çıkmayan şarkı

kulak kurdu, akıldan çıkmayan şarkı

Ex: She can't stop humming that earworm all day.O bütün gün o **kulak kurdu**nu mırıldanmaktan vazgeçemiyor.

a song created to insult, criticize, or call out another person, often in hip-hop or rap battles

diss şarkısı, sataşma parçası

diss şarkısı, sataşma parçası

Ex: The diss track had clever lyrics and a catchy beat.**Diss track**'in zekice sözleri ve akılda kalıcı bir ritmi vardı.

a song that gains popularity on TikTok, often through trends, dances, or viral videos

TikTok şarkısı, TikTok'ta popüler olan şarkı

TikTok şarkısı, TikTok'ta popüler olan şarkı

Ex: That old track got revived as a TikTok song.O eski parça bir **TikTok şarkısı** olarak yeniden canlandı.
to drop
[fiil]

to release music, a product, or other media

yayınlamak, piyasaya sürmek

yayınlamak, piyasaya sürmek

Ex: That trailer dropped unexpectedly and broke the internet.O fragman beklenmedik bir şekilde **yayınlandı** ve interneti altüst etti.
grindage
[isim]

grindcore music, known for its extreme speed and aggression

grindaj, grindcore müziği

grindaj, grindcore müziği

Ex: We checked out some live grindage last night.Dün gece canlı biraz **grindage** dinledik.
visual
[isim]

(in the plural) the aesthetic or artistic elements of a music video, stage performance, or other media

görseller, görsel unsurlar

görseller, görsel unsurlar

Ex: His comeback was hyped for the visuals alone.Onun geri dönüşü sadece **görseller** için abartıldı.
comeback
[isim]

a new release or return to the music scene after a break, especially in pop and K-pop

geri dönüş, comeback

geri dönüş, comeback

Ex: The teaser confirmed their summer comeback.Fragman, yaz **comeback**'lerini doğruladı.
bar
[isim]

a line or short set of lyrics in rap, often praised for skill, wit, or impact

dize, mısra

dize, mısra

Ex: Fans keep quoting those iconic bars.Hayranlar o ikonik **bars**'ları alıntılamaya devam ediyor.
ax
[isim]

a musician's instrument, especially a guitar in rock music or a saxophone in jazz

gitar, saksafon

gitar, saksafon

Ex: She brought her ax to the jam session.O, jam session'a **gitarını** getirdi.

(music) perfectly in sync, especially rhythmically tight in a performance

Ex: It's not flashy, but it's so smooth when you're in the pocket.
mashup
[isim]

a remix that blends two or more songs into one track

karışık müzik

karışık müzik

unplugged
[sıfat]

presented in a more low-key, stripped-down, or intimate setting than usual, often referring to performances

akustik, sadeleştirilmiş

akustik, sadeleştirilmiş

Ex: Unplugged shows often reveal the artist's raw talent.**Unplugged** şovlar genellikle sanatçının ham yeteneğini ortaya çıkarır.
Eğlence, Medya ve Dijital Kültür
LanGeek
LanGeek uygulamasını indir