pattern

İş ve Para - Fiyat ve Para

"Bankayı kırmak" ve "kırmızı sent" gibi fiyat ve parayla ilgili İngilizce deyimleri inceleyin.

review-disable

Gözden Geçir

flashcard-disable

Flash kartlar

quiz-disable

Quiz

Öğrenmeye başla
English idioms related to Work & Money
chicken feed

an extremely small amount of money

önemsiz miktarda para

önemsiz miktarda para

[isim]
red cent

an amount of money that is extremely small

beş kuruş

beş kuruş

[isim]
small fortune

money in large amounts

büyük para

büyük para

[isim]
for a song

at a price that is extremely low

çok ucuza

çok ucuza

[ifade]
dirt cheap

costing very little

sudan ucuz

sudan ucuz

[ifade]
cheap and cheerful

having a low price and a satisfactory quality

ucuz ama kaliteli

ucuz ama kaliteli

[ifade]
to suit every pocket

to be affordable by many

her keseye uygun

her keseye uygun

[ifade]
bang for one's buck

the value a person gains in exchange for the amount of money they spend or the effort they make

verilen paranın karşılığının fazlası

verilen paranın karşılığının fazlası

[ifade]
rich for one's blood

too fancy or costly for someone

bütçesini çok aşan

bütçesini çok aşan

[ifade]
white elephant

a thing that is of no value or use because it is excessively expensive to keep it in a good condition

ıvır zıvır

ıvır zıvır

[isim]
an arm and (a) leg

a large sum of money

tonla para

tonla para

[ifade]
at a price

with a very high price

çok yüksek bir fiyatla

çok yüksek bir fiyatla

[ifade]
to break the bank

to financially ruin one due to having a very high cost

iflas etmek

iflas etmek

[ifade]
highway robbery

an act of overcharging

fahiş fiyat

fahiş fiyat

[isim]
to up the ante

to increase the price of something

fiyatı yükseltmek

fiyatı yükseltmek

[ifade]
over the odds

(of a price tag) much more than what is considered normal or fair

çok yüksek (fiyat)

çok yüksek (fiyat)

[ifade]
a pretty penny

a large amount of money

çok para

çok para

[ifade]
to be a steal

(of something available for sale) to be much cheaper than its usual or expected price

ucuza gelmek

ucuza gelmek

[ifade]
to price oneself out of the market

to sell one's services or goods at such a high and unreasonable price that people refuse to buy them

piyasanın çok üzerinde fiyat koymak

piyasanın çok üzerinde fiyat koymak

[ifade]
to see the color of one's money

to make sure that someone can pay for something before doing business with them

paranın rengini görmek

paranın rengini görmek

[ifade]
LanGeek
LanGeek uygulamasını indir